Bir
varmış,bir yokmuş. Zaman zaman içinde, kalbur saman içinde, deve tellal iken
horoz imam iken, manda berber iken, annem kaşıkta, babam beşikte iken… Ben
babamın beşiğini tıngın mırgır sallar iken, babam düştü beşikten, alnı yarıldı
eşikten…
Günlerden
bir gün, mavi uçurtmamla dışarıya çıktığımda hava çok güneşliydi. Güneş sanki
dünyaya misafirliğe gelmiş gibiydi. Rüzgâr hiç ortalıklarda yoktu. Zaman geçti
ve öyle bir rüzgâr çıktı ki estikçe havalanacak gibi oluyordum. Nihayet
beklediğim an gelmişti. Uçurtmamı yavaş yavaş rüzgâra bıraktım. İp kayıyordu
ellerimden, uçurtmam gökyüzüne ulaşmak için yola çıkmıştı bile…
Keşke
ben de uçurtmamla uçabilseydim, diye düşündüğüm anda rüzgâr uçurtmamı bir sağa
bir sola çarpmaya başladı. Gözlerimi açtığımda uçurtmam elektrik tellerindeydi.
Mavi uçurtmam yırtılmıştı. Ağladım, çok ağladım.
Ağladım
belki günlerce. Sonra Köyün Delisi Tevfik bana masmavi bir uçurtma getirdi.
Penceremden uzattı. “Ağlama, al bu gök uçurtmayı, hadi!” dedi. Çok şaşırmıştım. Bu seferde sevinçten
ağlayacaktım. Tam teşekkür edecekken Köyün Delisi Tevfik çoktan gitmişti.
Günlerce,
haftalarca hiç rüzgâr çıkmadı. Ben bekledim.Gece uyurken camdan gelen sesle
uyandım. Köyün Delisi Tevfik’i gördüm. “Yarın hazırlan rüzgâr var, rüzgâr var, rüzgâr
var…” diye kendi etrafında dönüp duruyordu. Heyecanla döndüm yatağa, sabaha
kadar rüyalar içindeydim.
Rüzgârsız
geçen günlerin ardından sağlam bir rüzgâr çıkmıştı. Gök uçurtmamın ipini
saldım. Uçmaya başlamıştı uçurtmam. İpin sonuna geldiğimde benimde ayaklarım
yerden kesilmişti. Uçuyordum.
Bulutların
üstünden geçtim. Güneş bana gülümsüyordu yanı başımda. Bulutların ağladığını
gördüm, uçurtmamla yanına gittik. Bulutlara sordum: “ Neden ağlıyorsun bulut
kardeş?”
“Ben
ağlamayayım da kimler ağlasın. Sen ne güzel uçurtma uçuruyorsun… Ben de
isterdim uçurtma uçurmak, mutlu olmak, gülüp oynamak…”Uçurtmam dile geldi ve :
“ Sen de bizimle uç bulut kardeş. Hep birlikte aya, yıldızlara, gezegenlere
gidelim.” dedi.
Uçtuk.
Aya, yıldızlara ve güneşe doğru uçtuk.
Güneş ben yeryüzünü aydınlatırım, dedi. Ay ben gecelerin bekçisiyim,
dedi. Hepsi de bizi de uçurun, dedi. Hep
beraber sonsuza uçtuk. Saklambaç oynadık. Bulutlar bizi ıslattı oyun oynarken…
Şimşekler çattı, yağmurlar yağdı. Su damlaları elleriye uçurtmamı tuttu, uçtuk…
Gökkuşağı çıktı, geldi… Yağmur damlalarıyla gökkuşağını kaydırak gibi kullanıp
kaydık.
Uzaya
çıktık. Bir sürü bilim adamı vardı.
İçlerinde Ali Kuşçu’yu görünce Ona nasıl bilimaadamı olunacağını sordum. O da çok kitap okuyarak, dedi. Elini öpüp
vedalaştık.Sonra sırasıyla uçurtmamla güneşi, yıldızları, ay’ı ve bulutu
evlerine bıraktık.
Çok yorulmuştuk.
Evimi özlemiştim, yatağımı da… Ama eve gitmeden ilk önce Köyüm Delisi Tevfik’i
bulmam gerekiyordu… Hala teşekkür edememiştim.
Sevgi Güllü
7/B 107
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder