23 Mayıs 2013 Perşembe

Gök Uçurtmam



Gök Uçurtmam



Bir varmış,bir yokmuş. Zaman zaman içinde, kalbur saman içinde, deve tellal iken horoz imam iken, manda berber iken, annem kaşıkta, babam beşikte iken… Ben babamın beşiğini tıngın mırgır sallar iken, babam düştü beşikten, alnı yarıldı eşikten…
Günlerden bir gün, mavi uçurtmamla dışarıya çıktığımda hava çok güneşliydi. Güneş sanki dünyaya misafirliğe gelmiş gibiydi. Rüzgâr hiç ortalıklarda yoktu. Zaman geçti ve öyle bir rüzgâr çıktı ki estikçe havalanacak gibi oluyordum. Nihayet beklediğim an gelmişti. Uçurtmamı yavaş yavaş rüzgâra bıraktım. İp kayıyordu ellerimden, uçurtmam gökyüzüne ulaşmak için yola çıkmıştı bile…


Keşke ben de uçurtmamla uçabilseydim, diye düşündüğüm anda rüzgâr uçurtmamı bir sağa bir sola çarpmaya başladı. Gözlerimi açtığımda uçurtmam elektrik tellerindeydi. Mavi uçurtmam yırtılmıştı. Ağladım, çok ağladım.
Ağladım belki günlerce. Sonra Köyün Delisi Tevfik bana masmavi bir uçurtma getirdi. Penceremden uzattı. “Ağlama, al bu gök uçurtmayı, hadi!” dedi.  Çok şaşırmıştım. Bu seferde sevinçten ağlayacaktım. Tam teşekkür edecekken Köyün Delisi Tevfik çoktan gitmişti.
Günlerce, haftalarca hiç rüzgâr çıkmadı. Ben bekledim.Gece uyurken camdan gelen sesle uyandım. Köyün Delisi Tevfik’i gördüm. “Yarın hazırlan rüzgâr var, rüzgâr var, rüzgâr var…” diye kendi etrafında dönüp duruyordu. Heyecanla döndüm yatağa, sabaha kadar rüyalar içindeydim.
Rüzgârsız geçen günlerin ardından sağlam bir rüzgâr çıkmıştı. Gök uçurtmamın ipini saldım. Uçmaya başlamıştı uçurtmam. İpin sonuna geldiğimde benimde ayaklarım yerden kesilmişti. Uçuyordum.
Bulutların üstünden geçtim. Güneş bana gülümsüyordu yanı başımda. Bulutların ağladığını gördüm, uçurtmamla yanına gittik. Bulutlara sordum: “ Neden ağlıyorsun bulut kardeş?”
“Ben ağlamayayım da kimler ağlasın. Sen ne güzel uçurtma uçuruyorsun… Ben de isterdim uçurtma uçurmak, mutlu olmak, gülüp oynamak…”Uçurtmam dile geldi ve : “ Sen de bizimle uç bulut kardeş. Hep birlikte aya, yıldızlara, gezegenlere gidelim.” dedi.
Uçtuk. Aya, yıldızlara ve güneşe doğru uçtuk.  Güneş ben yeryüzünü aydınlatırım, dedi. Ay ben gecelerin bekçisiyim, dedi. Hepsi de bizi de uçurun, dedi.  Hep beraber sonsuza uçtuk. Saklambaç oynadık. Bulutlar bizi ıslattı oyun oynarken… Şimşekler çattı, yağmurlar yağdı. Su damlaları elleriye uçurtmamı tuttu, uçtuk… Gökkuşağı çıktı, geldi… Yağmur damlalarıyla gökkuşağını kaydırak gibi kullanıp kaydık.
Uzaya çıktık.  Bir sürü bilim adamı vardı. İçlerinde Ali Kuşçu’yu görünce Ona nasıl bilimaadamı olunacağını sordum.  O da çok kitap okuyarak, dedi. Elini öpüp vedalaştık.Sonra sırasıyla uçurtmamla güneşi, yıldızları, ay’ı ve bulutu evlerine bıraktık.
Çok yorulmuştuk. Evimi özlemiştim, yatağımı da… Ama eve gitmeden ilk önce Köyüm Delisi Tevfik’i bulmam gerekiyordu… Hala teşekkür edememiştim.



Sevgi Güllü
7/B 107






Hiç yorum yok: